AŞKIN ACISI...
CAHİDE GÜNAY
Çevir gökyüzüne başını, bakma arkana! Daha sert basa basa, daha güçlü! Anlat
bu kara şehrin yollarına ak adımlarınla gitmek yenilmek değil kazanmak da,
gitmek gitmektir işte hepsi bu...
Dünyanın içine sığamayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz.
Kendinizi dışarı atıp, sokaklara çıkacaksınız. Sokaklar da dar gelecek size,
vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi.
Aydınlıkları farkedemeyeceksiniz. Kendinizi taşıyamayacak kadar çok büyüyecek bir yandan da kaybolacak kadar
küçüleceksiniz. Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan, “Önemli olan
sağlık,” Yaşamak güzel.” Boşver herşey unutulur” fakat siz hiçbirini
duymayacaksınız. Gözyaşlarından etarfı göremez hale geleceksiniz. Ondan
ölmesini isteyecek kadar nefret edecek
az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz. Hep ondan
bahsetmek isteyeceksiniz. “Ölüme çare bulundu” ya da “yarın kıyamet kopacakmış”
deseler başını kaldırıp ne dedin?” diye sormayacaksınız.
Yalnız kalmak isteyeceksiniz, hemde kalabalıkların arasında
kaybolmak, ikiside yetmeyecek size. Yaşadıklarınızı düşüneceksiniz, neredeyse
saniye saniye, fakat kötüleri atlayarak. Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz ve gittiğiniz yerlere
gitmek... Bu size hiç iyi gelmeyecek, fakat bile bile yapacaksınız. Biri size
içinizdeki acıyı söküp atabileceğinizi söylese kaçacaksınız ondan... Aslında
kurtulmak istediğiniz halde o acıyı yaşamak için direneceksiniz... Ömrünüzün
geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz. Aksini iddia edenlerden
nefret edecesiniz, herkesi ona benzetip, kimseyi onun yerine koyamayacaksınız.
Hiçbir şey oyalamayacak sizi. Unutmak için ilaçlara sığınacaksınız, birkaç
saat kafınızı bulandıran fakat asla onu
unutturmayan, sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren ve bütün
şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek. Boğazınız düğümlenecek
dinleyemeyeceksiniz, uyumak zor uyanmak kolay olmayacak, sabahı iple
çekeceksiniz. Bazen de “Hiç güneş doğmasa” diyeceksiniz. Ne geceler
rahatlatacak ne gündüzler... Ölmeyi isteyip ölemeyeceksiniz. Belki çivi çivi
söker diye can havliyle önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz. Nafile,
düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek size. Rüyalar göreceksiniz, gerçek
olmasını istediğiniz rüyalar, her sıçrayarak uyandığınızda onun adını
söylediğinizi fark edeceksiniz. Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz, aramayacağını
bile bile... Her çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek, ağlamaklı
konuşacaksınız arayanlarla, yüreğiniz burkulacak, canınız yanacak, bir daha
sevmemeye yemin edeceksiniz. Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden
onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız. Defalarca
aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz
için nefret edeceksiniz. Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz, onunla
hiçbir hatıranın olmadığı bir yerele
gidip yerleşmek isteyeceksiniz, fakat bir umut, onunla bir gün bir yerde
karşılaşma umudu, bu umut sizi gitmekten alıkoyacak, bir duygu size “Dur o gelsin”
diyecek. Gel gitler içinde yaşayacaksınız. Buna yaşamak denirse, razımısınız
bütün bunlara? Hazırmısınız sonunda ölüp ölüp dirilmeye..?
O halde aşık olmak için ne bekliyorsunuz?
14 ŞUBATTA AŞK BAŞKADIR KİTABINDAN 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder