5 Aralık 2016 Pazartesi

DEMOKRASİYİ KORUMA KILAVUZU ( ŞÜKRÜ ŞİMŞEK )

DEMOKRASİYİ KORUMA KILAVUZU ( ŞÜKRÜ ŞİMŞEK )

            Atilla Yayla bu makalesinde demokrasinin ne olduğundan, araç mı yoksa amaç mı olarak değerlendirilmesi gerektiğinden bahsetmiş ve sonrasında da demokrasinin nasıl korunabileceğini anlatmıştır. Kanaatimce objektif, hiçbir tarafa meyletmeden güzel bir anlatım gerçekleştirmiştir. Makalenin bu kısa değerlendirmesinden sonra konu ile ilgili düşüncelerime geçmek istiyorum.
            Ben demokrasinin elbette devletler için tek ideal olan bir devlet yönetim şekli olduğunu elbette düşünmüyorum. Toplumlar nasıl ki teknolojiyi geliştiriyorlar belki ileride yönetim biçimleri konusunda yeni bir şekil ortaya koyabilirler. Yeni ortaya konulan bu yönetim biçimi hukukun üstünlüğü, insan hakları ve yönetime katılış miktarını en üst seviyeye çıkarabiliyorsa elbette demokrasiden bu yeni yönetim şekline geçilebilir. Ancak mevcut durum incelendiğinde hukukun üstünlüğü, insan hakları ve yönetime katılış miktarını en iyi insan yönetimine sunan yönetim şekli olarak karşımıza demokrasi çıkmaktadır. Mevcut durumda yönetim şekillerinin en geşilmişi olarak demokrasiyi görmekteyiz. Şuan itibari ile araç mı yoksa amaç mı olmaktan ziyade demokrasiyi yarı amaç yarı araç olarak görüp anti demokratik uygulanmalardan kendimizi ve haklarımızı koruma yolunu tercih etmek zorundayız. Bana göre demokrasi ne araç ne amaçtır. Süreci şu anda en iyi idare eden bir unsurdur. Anti demokratik uygulamaların fazlaca yaşandığı ülkemizde bütün unsurlarıyla yerinde durması ve kesinlikle korunması gereken en önemli idare ediliş yöntemidir.
            Gelelim insanlar demokrasiyi niye korumalı sorusuna. İdeal olarak insanlar demokrasiyi hukuk üstün olsun, haklarım her zaman korunsun, güvenilir bir ortamda yaşayıp ben de bu ülkede, yönetimde siyasi anlamda bir oyla da olsa demokratik bir hakka sahip olayım diye korunsun fikri ortaya çıkmaktadır. Peki ülkemizde ki demokrasi bu temayüldeki bir demokrasiyi koruma şekline mi sahiptir ? Kesinlikle hayır.  Sadece çıkarları ve Atilla Yayla’nın da bahsettiği gibi kendi hayat tarzlarını korumak üzerine bir demokrasi koruyuculuğu geliştirmişlerdir. Hayatlarını laizism,sosyalizm, totaliter bir ideolajiy ve dindarlık üzerine kurmuş ve bu mahiyette siyaset yapanların hepsi demokrasi korunsun çığlıkları atmışlardır. Ve atmaya devam etmektedirler. Buna bu güne kadar demokrasiye ve laikliğe küfreden zevatı da dahil etmek gerektiğini düşünüyorum. Demokrasiye küfreden insanlar dahi bugün kendi çıkarları doğrultusunda tv programlarına katılıp demokrasinin erdemlerinden bahseder hale gelmişlerdir. Bu bendeki algı oluşumu,günümüz Türkiye’sindeki realist politikanın çıkarcı ve ahlaksız yüzünü net olarak ortaya koymuştur. Morgenthau büyük ihtimalle mezarından bakıp “Bizim demokratiklere”  -siz aslında demokratik falan değilsiniz; hepiniz de çıkar dünyasının terbiyesizlikle yoğrulmuş enaniyet sahibi realist insancıklarısınız- diye kahkahalarla gülmektedir.
            Atilla yayla’nın demokrasinin sözlük anlamı olarak fonksiyonları itibari ile bir araç tanımına uymadığını ve dolayısı ile demokrasinin bir süreç olduğunu ifade etmektedir. Ben de ne amaç ne araç olduğunu düşünmekteyim. Kısaca mevcut durumu en iyi idare eden süreçtir diyebilmekteyim.

            Atilla yayla’nın liberal demokrasiye yaptığı vurguya ben de katılıyorum. Hukukun üstünlüğünü savunan,insan haklarına saygılı ve vatandaşlarının siyasi katılımını destekleyen bir demokrasiden elbette ben de çok hoşnutum. Elbette demokrasi bir nirvana değildir. Önemli olan insanın mutluluğu ve özgürlüğüdür. İnsanı daha mutlu eden ve daha özgür kılan bütün siyasi sistemlere evet diyebilirim. Ancak bu koşulları mevcut durumda en iyi şekilde insanoğluna sunan sistem olduğu için hali hazırda demokrasiden asla vazgeçmeyenler arasındayım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ahilik Kültürü - Aziz Aslan

AHİLİK KÜLTÜRÜ- Aziz Aslan           Ahilik, Anadolu Selçuklu Devleti'nin son dönemleriyle Osmanlı Devleti'nin kuruluş dönemi aras...