OSMANLILARDA ÇEVRE TEMİZLİĞİ
Osmanlılarda, halkın yaşanabilir bir çevrede hayatlarını sürdürülmesi için, belirli bir sistem ve yasal düzenlemeler oluşturmuş, emirlerle, telkinlerle, uyarı ve cezalarla disiplin içinde yerine getirmişlerdir. Şehir, kasaba ve köylerde şehrin emniyeti ve asayişini temin eden görevlilerin yanında, çevrenin temizliğini de kontrolünü de sağlayan hususi görevliler de vardı. Bunlara Subaşılar, Çöpçübaşılar deniliyordu. Mahalle aralarını sokakların, çarşıların, pazarların temizliğine bakarlar, çarşıların temizliğinden esnafı sorumlu tutarlardı. Osman Beyin ilk tayin ettiği 2 görevliden biri subaşı idi. Yerleşim yerlerinin emniyeti, asayişi ve de çevrenin temizliğinden sorumlu idi.
Osmanlıda
temizlik için yabancı sermayenin yurda girmesi de uygun görülmüştür . Fransız yatırımcı Mösyö Lens Fransızca ve
Osmanlıca olarak hazırladığı 25 Mayıs 1879 tarihli notayı Çehremaneti’ne7
sunarak İstanbul’daki hayvan artıklarını toplayıp değerlendirme imtiyazını
talep etmiştir.
Osmanlıda çevrenin, havanın, limanların, mahallelerin, cadde ve sokakların temizliğine önem veren birçok emir ve nizamnameler vardır.
Nizamname: Belirlenen işlerin nasıl yapılacağını gösteren idare tarafından düzenlenen, uygulanacak hükümleri ve uygulanacak yolu ve çalışmaları sırasıyla açıklayan maddelerin bütünüdür. İdari dairelerin işlemleri ile ilgili nizamnameleri yapma yetkisi padişaha ait idi.
Osmanlıda çevrenin, havanın, limanların, mahallelerin, cadde ve sokakların temizliğine önem veren birçok emir ve nizamnameler vardır.
Nizamname: Belirlenen işlerin nasıl yapılacağını gösteren idare tarafından düzenlenen, uygulanacak hükümleri ve uygulanacak yolu ve çalışmaları sırasıyla açıklayan maddelerin bütünüdür. İdari dairelerin işlemleri ile ilgili nizamnameleri yapma yetkisi padişaha ait idi.
Fatih Sultan Mehmet Han Çevre Nizamnamesinde
şöyle demektedir:
“Ben ki İstanbul fatihi Abd-i (kul) aciz Fatih Sultan Mehmet; bizatihi alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbul’un Taşlık mevkiinde kain ve malumu’l hudut olan 136 bap dükkanımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakfı sahih eyledim. Şöyle ki: bu gayrımen kulatımdan elde olunacak nema’larla İstanbul’un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki ellerinde bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezeler. Bu sokaklara tükürenlerin tükürükleri üzerine bu tozu dökeler ki yevmiye 20 şer akçe alsınlar…”
“Ben ki İstanbul fatihi Abd-i (kul) aciz Fatih Sultan Mehmet; bizatihi alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbul’un Taşlık mevkiinde kain ve malumu’l hudut olan 136 bap dükkanımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakfı sahih eyledim. Şöyle ki: bu gayrımen kulatımdan elde olunacak nema’larla İstanbul’un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki ellerinde bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezeler. Bu sokaklara tükürenlerin tükürükleri üzerine bu tozu dökeler ki yevmiye 20 şer akçe alsınlar…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder