LİBERAL TARAFSIZLIK - ŞÜKRÜ ŞİMŞEK - 15 EKİM 2016
İnsan farklılıklarıyla vardır. Bu
farklılıklar onun insan olduğunun en büyük kanıtıdır. Çünkü düşünür ve
diğerlerinden farklı olan yanlarını ortaya koymuş olur.
Cennet uslu, liberalimin tarafsız
mı yoksa taraflı bir perspektife sahip olduğu ile yazısı okunduğundan devleti
ayakta tutan en büyük özellik olan “birlikte yaşayabilme anlayışı” cihetinden
olaya bakılmıştır. Uslu’ya göre insanların birlikte-bir arada yaşamaya bakış
açısı bu konuya olan yaklaşımı iki şekildedir. Bunlardan birincisi devlet
meşruiyetini gücünü vatandaşları üzerinde hissettirerek bir bağlılık oluşturur
ve insan birlikteliğini böyle sağlar ikincisi ise insanların gönüllü olarak Bir
arada, rıza yöntemiyle iç huzuru hissederek oluşturdukları birlikteliktir.
Devlet bu açıdan vatandaşına baktığında vatandaşını bastırarak, sindirerek
meşruiyetini sağlamak yerine barışçıl, insan özgürlüklerine imkânlar vererek
gönüllü vatandaşlık yaşatmayı amaçlamaktadır. İşte liberalizm bu iki yöntemden
hangisini kullanmayı ideal olarak seçmiştir dersek cevabı ikinci yöntem
olacaktır. Hem teorikte hem de pratikte liberalist baskıcı bir devlet
anlayışını savunmamaktadır. Liberal felsefe çerçevesinde bireysel özgürlükleri
korumak için sınırlandırılmış ve tarafsız bir devletin gerekli olduğu fikri
liberaller tarafından günümüze kadar hep işlenegelmiştir. Ancak farklı
görüşlere sahip olan insanların bir arada ve barış içinde nasıl yaşayabileceği
tartışası yüzyıllardır tartışılan en popüler meselelerden biridir. Liberal
anlamda birçok felsefeci bu soruna çözümler üretmişlerdir. Bunlardan biri de
Modus Vivendi’dir. Sözlük anlamı itibariyle “farklı fikir ve inançlara sahip
insanlar veya insan gruplarının birlikte yaşamalarına veya çalışmalarına imkân
veren bir düzenleme” olarak tanımlanmaktadır. Uluslararası ilişkiler
alanındaki tanımına göre “Modus Vivendi” çatışan devletlerarasında varılan
uzlaşı sonucu yapılan antlaşmayı anlatmak için kullanılmaktadır. “Modus Vivendi
Sözleşmesi” devletlerin güçleri ve pozisyonları ile oldukça yakından ilgilidir.
Çünkü güçlü olan devlet de sorunsuz bir toplum yaşatmak ister ancak karşıdaki
güçsüz olan devletin mutluluğu onun için çok da önemli değildir. Yani devletler modus vivendi gibi bir uzlaşı metnini güçleri doğrultusun
yaptıkları isteklerle imzalarlar. Gücü az olan daha az isteklerde bulunup güç
dengesini korumaya çalışır. Güçlü olan da gücü nispetinde daha kartını ileri
sürer. İşte bu durum düşünüldüğünde “Modus Vivendi Sözleşmesi” liberalizmin
aslında tarafsız olmadığını net olarak ortaya koymaktadır. Liberalizm için
toplumum mutlu olsun ancak devletin de gücü önemi şeklinde bir tavır
takınmaktadır. Daha doğrusu bizler modus vivendiyi liberalizmin realist
yakasında oluşturulan bir uyum sözleşmesi olarak inceleyebiliriz. Liberalizm
kesinlikle tarafsız değildir cümlesini de rahatlıkla kullanabiliriz.
“Liberalizmin her zaman iki
yüzü olmuştur. Bir yanıyla hoşgörü, ideal bir yaşam biçimi arayışıdır. Diğer
yanıyla, çeşitli yaşam biçimleri arasında barış koşullarının aranmasıdır.”
Gray’in bu ifadesine sorulacak şu soru liberalizmin bence tarafsız olmadığını
ispatlayacaktır: Barış koşulları ama hangi, nasıl, kimi daha çok memnun edecek
olan barış koşulları? İşte bu soru bir ülke ne kadar da liberal olsa da kendi
vatandaşı ve refahı söz konusu olduğunda uzlaşıyı realist bakış açısıyla kabul
edecektir. Onun için bana göre de liberalist devletler kesinlikle tarafsız
değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder