Kitap Okumaya Dair – Şükrü ŞİMŞEK
Hiç gerçek anlamda düşündünüz mü kitabın ne demek
olduğunu?Hiç sordunuz mu neden kitap alındığını ya da düşüncelerin bile
sessizleştiği kütüphanelerde saatlerce
neden oturulduğunu?Belki bir tutku,belki de yemek içmek gibi bir ihtiyaç okumak
değil mi?Siz de bilirsiniz,bazılarına göre de lüzumsuzluğun ta kendisidir
sayfalar arasında saatlerini geçirmek.Düşünsenize,eline bir tanecik kitap
almadan,hiçbir fikri muhâkeme etmeden şu
koskoca hayâtı bomboş bitirmek... ne kötü değil mi?
Başkaları ne düşünüyor bilmiyorum ama bana göre okumak
zihnimizdeki boşluğa en güzelini
koymak,kendini alabildiğince aşmak ve bilinmeyen ufuklara doğru bilmek için
hızla koşmaktır.Saatlerini alsa da gözlerinin ferini çalsa da herhalde okumak kadar
güzel ve ucuz olan bir seyâhat aracı olamasa gerek şu dünyada.
Başlangıçta o konuyla ilgili hiçbir şey bilmiyorsun ya da
yüreğindeki kıpırtılar sana yetmiyor.Ve başlıyorsun okumaya sayfalar,sayfalar
ve yine sayfalar...son sayfayı kapattığında artık bir şeylerin tomurcukları oluşuveriyor zihninde.İşte
bu tomurcuk satırlar arasındaki bilginin tomurcuğu,küçücük ve yemyeşil.Ve o
tomurcuktan çıkacak olan bilgi çiçeğini canlandırmak ise senin elindedir
artık.İster unut tomurcuğu kurusun gitsin,istersen kullan onu kıpkırmızı bir gül
açsın bilgiye muhtaç zihninde.
Evet! Bilgiye muhtaç zihinler diyorum.Bazen soruyorum kendi
kendime :”Ben yaşadığım şu dünyayla ilgili ne biliyorum?” diye.Cevabı ne oluyor
biliyor musunuz ? Şu küçücük dünyada kocaman bir hiç.İnsanın bir konu
hakkındaki küçücük ”ne biliyorsun ”sorusuna kocaman bir “Hiç” cevabı alması hiçbirimiz
için de tatminkâr bir cevap olmasa gerek.Düşünsenize,kocaman bir kâinat,bu
kâinatın içinde on sekiz bin âlemden sadece birisi olan Dünya,bu dünyadaki bir
kıta,bu kıtadaki bir ülke,bu ülkedeki bir şehir ve bu şehirdeki bir binada
küçücük olan sen.Neyi ifade ediyorsun?Hiçbir şey değil mi?Ama bu hiçlik nereye
kadar devam eder bilmek ister misiniz:yukarıda sayılmış olan muhtelifiyâtın
kitaplardan,dergilerden,gazetelerden vs. bir bir okunup öğrenilmesine kadar
devam eder bence.Okuyup o kâinatı
öğrenmeye çalışmazsak sadece bir cehâlet esiri olmaktan ileri gidemeyiz
kendimizi kocaman sandığımız bu hayâtta.Çünkü insanlar,bilmediklerinin yanında
ya esirdir ya da bir hiç.Şahsen hiçlik duygusunun karmaşık yollarında acı
çekmektense bilgiye ulaşma,onu öğrenme gibi zaman alıcı ama tatlı bir uğraşın
içinde olmayı her zaman yeğlemişimdir.Zaten “Oku” değil miydi yüce Rahmân’nın
ilk emri.
Belki herkesle aynı görüşteyiz,belki de fiiliyâtın ve fıtriyâtın ta uç noktalarındayız
birbirimizden haberli ya da habersiz.Fakat bir gerçek var ki ortada Türk toplumu
olarak okumamaktayız.Okumuş,ilerlemiş,üç kıtaya bilgi ve becerisiyle adını “Türk”
diye yazdırmış şanlı bir tarihin ;okumayan,ilerlemeyen,aksine her gün bir adım daha geriye giden bir geleceği
olmuşuz.Şimdi sormak gerek benliğe:Yahu yakışıyor muyuz biz bu şanlı tarihe? Belki yüzümüz kızaracak,belki de hadi oradan sen de
diye boğulmuş,tükenmesi gereken sesler yükselecek arka cenâhımızdan.Üzülmemek,yılmamak
lâzım.Çünkü olumlu fikirlerde ısrarcılık insanoğlunu hep iyiye ve güzele götürmüştür.Bundan
dolayıdır ki okuyalım,öğrenelim ve de başta söylenen bilinmeyen ufuklara doğru
hiç değilse bir adımcık daha yaklaşmış olalım.Çünkü düşünceleriyle yaşayan bir
canlı olarak bilinmeyeni bilmeye çok ihtiyacımız var.
İşte kitap,işte fiiliyâtların en
güzeli olan okumak,insanı bilgisizlik bataklığından kurtarabilecek olan tek ilâhi
faaliyet.Geçmişle bütünleşmek,gelecekle kucaklaşmak için yapılacak azıcık bir gayret
ne kadar büyük hedeflere götürür bizi
değil mi? Gelin yetmiş milyonu aşkın
Türk toplumunda %1.5 olan okuma oranını en az %50’lere çıkaralım.Hayâta
daha güzel ve daha istekle bakalım ki bilgisizlik ve eğitimsizlik buhranlarının
yaşandığı ülkemizde naçizâne yaşamımızın da bir anlamı olabilsin
artık.Unutulmamalıdır ki güzel olan her şey bilmekle,o bilgiyi de insanlık
yararına kullanmakla olur.
Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim
Fakültesi
Şükrü ŞİMŞEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder